Feysbuuk Kerameti

on 27 Haziran 2009 Cumartesi


Ulen feysbuuk ne alem şeysin, nasıl hayatımızın tam ortasına gelip de oturdun?fikir

Ablamla birlikte arkadaşlarının yanında oturuyorum.Kızlar bir araya gelince napacaklar tabiki de dedikodu kazanını kaynatmaya başlayacaklar, öyle bir durumun içindeyim.(Dedikodu yapmayan kızları tenzih ederimgile)Normalde dedikodu yapmaktan ve yanımda yapılmasından hiç hoşlanmam ama konu konuşulmayacak bir şey değil ki kardeşim.Benim de iligimi çekti tabii.
Anlatıyorlar işte:
"Karısından ayrılmış.Dört beş yaşlarında çocuğuda var.Çocuğu göstermiyorlarmış.Madem ayrılacaktın neden kaçırarak evlendin.Eski sevgilisiyle evlenmiş.Diğer kız eski eşyanın üstüne oturmuş,bir daha kalkamamış.fikir(kötü niyetliler yanlış anlamayın bu oturma işiniaround)Kızın babası evlatlıktan red etmiş falan filan..."

Anlayacağınız tam bir aile faciası.Ama bu eylemleri gerçekleştiren başrol oyuncusu çok rahat.Hayatından memnun.Olan küçücük çocuğa olmuş.

Muhabbetin sonunda soruyolar nereden öğrendin tüm bunları cevap mükemmel feysbuuktan.

Nostradamus felan halt yemiş bu feysbuukun yanında.Ciddiyim,geç feysbuukun başına "Ey yüce feysbuuk kiiim, kiminleee, neredeeee, ne yapıyooor, kim görmüüüüş, ne demiiiş???"dedin mi öğrenmediğin şey yok.fikirYa da "Feysbuuk feysbuuk söyle bana var mı bu sanal alemde benden daha güzeli?"desen veremeyeceği cevap yoktur heralde.

En kısa zamanda çocuk hikayelerinin feysbuuk üzerine kurulması lazım.Yabancılık çekmesin yavrucaklar.

Not:Aldığım sağlam istihbaratlara göre Nostradamusun kemikleri sızlıyormuş.Biri şuna ağrı kesici versin.blur

Gerçekler Acıdır

Her geçen gün şiddet olayları artmakta.Gazetelerin ikinci sayfalarına baktığımız zaman hep iç karartıcı haberler.Taciz olayları bir yandan,normal bir şeymiş gibi adam öldürme bir yandan,intiharlar bir yandan, ikinci sayfalar hep bu ve bunun gibi haberlerle dolu.

Bütün bunların temeli ne diye uzmanlar defalarca tartışmışlardır.Bence kültürel ve ahlaki çöküntünün yanı sıra sorunun önemli kaynaklarından birisi de ailedir.Aile içi sevgi ve saygı görmeyen bireyler, yetişkin duruma geldiklerinde sadistçe ve psikopatça eylemler gerçekleştirebilirler.Bu nedenle kişi bir suç işlemişse,o suçu işlemesinde dolaylı olarak ailesinin de katkısı vardır.Bu noktada suçluyu yakalayıp hapse atmak yetmez,ailelerinde sorgulanması gereklidir.

Bu şiddet eğilimlerinin diğer bir etkeni de popüler kültür adı altında, gençlerimize empoze edilmeye çalışılan batılılaşmadır.Batılılaşma adı altındaki alkol-uyuşturcu-seks üçlüsünün emperyalist devletlerin oyunu olduğunu bildiğimiz takdirde,toplumdaki ahlaki çöküntünün de bir nebze önüne geçmiş oluruz.

Malesef ki tarihinden bir haber gençler yetişmekte ve amaçları sadece ve sadece eğlence olmaktadır.Üretme ruhu öldürülmüş tüketmeye programlanmış robotlar.Eğer geleceğimiz bu tip gençlere emanet olacaksa kısa bir dönem için bağımsız ve bütün bir Türkiyeden bahsetmek güçtür.

Fazla konumuzdan kopmadan,sevgi ve aşk üzerine yoğurulmuş bu evrende şiddet üzerine yönelmek bir saçmalıktır.Yeni nesle Yunus Emre'nin "Yaradılanı severim,Yaradan'dan ötürü."felsefesini benimsetirsek gelecek için sağlam temeller atmış oluruz.Önemli olan herşeye sevgiyle bakabilmek.

Not:Neden böyle ciddi bir yazı yadığımı merak eden olabilir.Gazetelerin ikinci sayfa haberlerinden sıkıldım artık.O tarz olaylar yaşanmasın istiyorum.E biraz da gerçeklerden bahsetmek lazım.Ülke üzerindeki oynanan oyunlara gözlerimizi kapamak emperyalist devletlerin ekmeklerine yağ sürmekten başka bir şey değildir.Arada sırada bu tarz yazılar yazmaya devam edeceğim.

Safgüzarlar

on 21 Haziran 2009 Pazar

Özlenenler köşesi yapmanın zamanı gelmiş, hatta bayağı bir geçmiş.blur
Çocukluğum Etibank lojmanlarında geçti."Hey gidi günler heyyyy!"deyip, anlatmaya başlayacağımı sanıyorsanız yanılıyorsunuz.aroundFacebooka bile konu olmuş. "Etibank Lojmanlarında çocukluğum geçti"diye grup kurmuşlar.Kurulmayacak gibi değil ki kardeşim,sitede onca sene oturmuşsun, oradaki arkadaşlıklar,anılar unutulmuyor ki.

Sitede oturduğumuz için evden istediğin saatte çık istediğin saatte gir, ohh rahata bak var mı böyle çocukluk.Unutamadığım, hatırladıkça güldüğüm bir anımı da anlatmadan geçemiyeceğim.

Beş veya altı yaşlarındayım.Her zamanki gibi sokağa çıkmışım arkadaşlarımla oynamaya.Yukarı siteden koşa koşa bir arkadaşım geliyor.Elinde de bir gazoz.Heyecanla yanımıza yaklaştı"Olum vayya misafiyhanede bedava gazoz veyiyolar.Babanın adını sölüüyon veyiyolay.Baaak."Der demez bizi de bir heyecan kapladı tabii,bütün çocuklar hurraaaa yukarı siteye misafirhaneye.Oradaki garsonlar da bizim saflığımızdan yararlanıyor.Biz geçtik sıraya parayı veren düdüğü çalar misali babasının adını söyleyen gazozu alır.O zaman gazozun yanında neler aldığımı hatırlayamıyorum.Her birimizin elinde ayrı bir şey.Biz saflar herşeyin bedava olduğunu sanıyoruz tabii.Ay sonuna kadar bu böyle gitti biz bedava diye her gün birşeyler alıyorduk.Ay sonu gelince olay ortaya çıktı.Babam eve geldi,anneme soruyor"Misafirhaneden ne aldınız."
Yazık kadıncağız benim böyle bir şey yaptığımı nerden bilsin "Yok bir şey almadık."Babam "E maaş bordrosunda niye öyle gözüküyor.Allah Allah bir yanlışlık olmalı,misafirhaneye gidip bir sorayım."Babam misafirhaneye gitti geldiii olayın geri kalan kısmını hafızadan silmişim.Eve gelişinden sonraki kısmını hatırlamıyorum.gileAma o günden sonra öğrendiğim bir şey oldu.Misafirhanden alınan şeyler bedava değilmiş.Hayattan aldığım ilk ders nerede beleş oraya yerleşme oldu. aroundSenin beleş sandığın şeyler beleş olamıyabiliyormuş.Ertesi gün yine hayat hiçbir şey olmamış gibi devam ediyordu.Kıçı kırık it gibi oradan oraya dolaşıp yaramazlık yapmaya devam ediyorduk.

Böyle değişik bir anı işte.Özgürce bir çocukluk geçirdim orada,bu nedenle iyiki de çocukluğumu orada geçirmişim diyorum her zaman.pinokio

Özledim işte; misafirhanede satılan şeyleri bedava sanıp, yiyecek içecek bir şeyler almayı özledim.

Önemli Olan Şekil...

on 20 Haziran 2009 Cumartesi


Toplantıdan kovulan mühendisin haberini duymayan kalmamıştır herhalde.Bilmeyen varsa da biraz bahsedeyim.Çorumda il koordinasyon kurulu toplantısı yapılıyor,konuşma yapmak üzere kürsüye jeoloji mühendisi Veysel Uykan çağırılıyor ve bundan sonra dananın kuyruğu kopuyor.

Mühendisin topsakallı ve kot pantolonlu olduğunu gören vali,yazık adamcağıza demediğini bırakmadı.Herkesin önünde rencide etti.Adamın top sakalına kadar karıştı ve konuşmasına izin vermeden kürsüden inmesini istedi.Tabiki mühendis inerken de çok güzel cevabı yapıştırdı,"Sizin başka işiniz yok mu sayın valim."

Tabiki ben de tv başında bu haberi izliyorum,"Hey yarabbim sen bana sabır ver."dedim.sighAma helal olsun mühendise tek bir cümleyle de onca lafın altında kalmadı.
Toplantılara katılma prosedürlerini bilemem, ama vali denen birisinin çocuk azarlarmışcasına koskoca adamı takım elbise giymemişsin diye onca kişinin içinde azarlaması çok utanç verici birşey.Şekle ne bakıyorsun kardeşim asıl önemli olan fikirdir.Belki adam alanında başarılı birisi ve herkese faydalı bilgiler verecekti.Ama bunu düşünen yokki.Makam sarhoşluğunun altında şekilcilik yapmaya devam edilsin.Belki Çorum tek tip insan modeline daha çabuk geçer.

Ben valinin yerinde olsaydım(kaldı ki isterse toplantıya bermuda şortla katılsın,ben fikirlerin önemli olduğunu düşünürüm),böyle bir rahatsızlık duymuşum;orada insanların önünde bunu dile getirmem,ilk önce karşımdaki kişiyi düşünürdüm.Toplantının bitmesini beklerdim ve mühendisi yanıma çağırıp tatlı bir dille rahatsızlığımı anlatır ve bir dahaki toplantıya takım elbiseyle gelmesini rica ederdim.Yani o makamın hakkını vererek bunu yapmış olurdum.

Kaldı ki takım elbiseyle,sakalla saygı olmaz.Takım elbiseli saygıdan yoksun, koltuk sevdalısı insanlara ne demeli.Takım elbiseli şekilci olmaktansa kotlu mühendis olurum daha iyi.

Şekilcilğin hakkını veren büyüklerimiz olduğu sürece bu ülkenin katttttiiiiyyyyeeen sırtı yere gelmez.Gelebilir mi,ne mümkünatı var değil mi?Elin oğlu ayda koloni kurma peşinde koştursun,uzaya roketler fırlatsın.Sen burada kim ne giymiş onunla uğraş.

Ah ülkem vah ülkem!!!celebrate

Başkalaşım süreci...

on 11 Haziran 2009 Perşembe


Dört beş gündür blogun yeni görüntüsüyle uğraşıyorum.Daha önceki temam bana bayağı bir sıkıcı geliyordu.Turuncular içinde boğuluyordum sanki.Fakat eski tema için de çok uğraşmıştım.Bu yüzden bir türlü kıyamıyordum, yeni tema bulup değiştirmeye.Bloggerın kategorilendirme gibi bir özelliği yok bilirsiniz.Eski temamda küçük simgelerle kategori yapmak için az mı uğraşmadım.Şimdi düşünüyorum da o kadar da uğraşmaya değmezmiş.Yeni tema buldum ya şimdi böyle konuşuyorum.around

Bu yeni temam da wordpressten uyarlama.Öylesine google amcama sormuştum "blogger tema" diye.O site senin bu site benim dolaşıyordum.Bir blog buldum,baktım bu temayı yabancı bir sitede keşfetmiş.Keşfeden şimdi aklıma gelmiyor,o kadar araştırmış bulmuş.Buradan onun blog adresini verip yönlerdirmek isterdim,ama hatırlayamıyorum.Emeğe her zaman saygım vardır,bari wordpressten uyarlayan yabancı siteyi vereyim.Blogumun en alt köşesinde de yönlendirme linki mevcut ama ben yine de adresi vereyim:
Ahan da buradan
Yeni görünüm iyice içime sindi.Bu görüntüyle daha mutluyum,iç açıcı,ferahlatıcı bir yanı var.gile

Bu arada nedendir bilemiyorum,şimdiye kadar planladığım yazıları bir türlü bloga aktaramıyorum.Her tasarladığım yazıyı da en ince ayrıntısına kadar yazmak istiyorum.Biraz da titizlikten midir nedir,başlıyorum yazıya,bakıyorum beğenmiyorum,hooop sil baştan tekrar başla.Tekrar tekrar derken bu sefer saçmalamaya başlıyorum.Böyle yarım kalan bir çok yazım var.celebrateDaha hikayemi tamamlayamadım.Şimdi tekrar okuyorum hikayeyi, yine beğenmiyorum.Acaba diyorum,hikayeyi tekardan mı kurgulasam.gigitjariArtık nasıl bir ruh haliyle yazdıysam hikayeyi,çok karamsar bir yazı çıkmış ortaya.

O yarım bu yarım derken,sadece yazılarım değil hayatımda da yarım kalan bir çok şey olduğunu farkettim.Eğer durum böyleyse ciddi bir problem var ortada.En iyisi mi yarım bıraktıklarımın listesini çıkarıp tamamlamak.O zaman belki bütün sıkıntı ve kaygılarımdan kurtulurum.

Meğersem hayatı 1/2 modunda yaşıyormuşum,haberim yokmuş.Diğer yarımı da bulursam,iyi olacak.blurBaşkalaşım geçirmem dileğiyle...

Melankolik Ürün

on 7 Haziran 2009 Pazar

Melankolik halden nasıl kurtulacağım bilmiyorum.Her şey mi hüzünlü gelir kardeşim.Nereye baksam acı fışkırıyor sanki.Haha! bunu deyince aklıma Ata Demirerin gösterisi geldi."Üzerimde gereksiz bir acı" blurAynı bu haldeyim.Ne yapsam ne etsem de kurtulsam bu halden.Böyleyken insan hep bir şeyler yazmak istiyor.Bu halimin bir ürünü olarak ufak bir şiir denemesi yaptım bakalım nasıl olmuş.

Bendeki Sen
Sendin benim sevdiğim,sendin
Bir başkası değil.

Her defasında bir başkasını anlatsamda,
İçimdeki seni anlatıyordum sana.
Sendin bendeki.

Sanaydı serzenişlerim,sanaydı
Belki farkındaydın,belki değildin.
İncitmek mi istemezsin beni,
Anlamadım ki...

Bütün gece seni sana anlattım,
Ama sen bilmiyordun.
Her zamanki gibi,
Bütün masum güzelliğinle,
Beni dinliyordun.

Sanki ellerimle bütün kapıları kapattım.
Belki baştan kapalıydılar,
Ben açık sanıyordum sadece.

Yüreğimin bir köşesine saklanmışsın,
Bulamıyorum seni...

Nasıl bir şiirse artık bende anlayamadım.Böyle tuhaf bir şey çıktı işte.blur

Ruh Hali Analizi

on 3 Haziran 2009 Çarşamba

(Ruh halimi anlatan resim)

Bir önceki yazıma baktım da beni bayağı kızdırmışlar.Şimdi aynı şeyler olsa gülüp geçerim.Ama insanın her zaman ruh hali aynı olmuyor.Benim de böyle dönemlerim oluyor.Önceki yazım da agresif-depresif zamanıma denk gelmiş.Yazımı tekrar tekrar okuduğumda "ne kadar çok kızmışım" diye şaşırıyorum.

Öyle bir ruh halindeyken sanki her şey üstüme gelir gibi olur.Bazen öyle zamanlar olur ki kaçıp gitmek isterim kimsenin beni tanımadığı yerlere.Sanki kaçtığım zaman bütün sorunlarım arkada kalacakmış gibi...Fakat kaçmak çare olsa.Düşüncelerin de seninle beraberinde gelir nereye gidersen git.Önemli olan beni mutsuz eden düşüncelerden kurtulabilmek.

Arasıra böyle ruhumun sıkıldığı haller olur.Bu durumdayken hiç konuşmam.Çevremdeki tüm insanlar sanki bana muhalefetmiş gibi gelir.Bu yüzden yaptıkları her harekete gıcık olurum.Hatta hiç suçları yokken terslediğim bir kaç arkadaşım olmuştur.(Eğer yazımı okursanız garezim size değildi.Yüzünüze de söyledim zaten )

Aslında sorun herkesin bizim gibi olmasını istemekte.Benim gibi düşünsün,benim gibi yapsın,ben gibi söylesin,ben,ben,ben...İnsanın doğası gereği bencilce davranışlardan biri olması gerek.Her elin parmağı bir değildir.İnsanlar da haliyle birbirinden farklı olmak zorunda.Bu fark olmasaydı zaten,monoton dediğimiz hayat daha da çekilmez olurdu.Bunları düşünürken aklıma matrix'in üçüncü filmi geldi.fikirAjan simit virüs gibi kendini kopyalıyor.Bir bakmışsın herkes simit olmuş.Allahım kabus mu görüyorum.Biri beni uyandırsın.blurİyiki herkes farklı.Hayat farklılıkları yaşamak değilmidir zaten.

Bu hallerden sizi kurtaran birisi varsa, ne mutlu size.Benim var biri Saba Tümer.Diğeri değer verdiğim birisi.Canım sıkkın oldu mu açarım Saba Tümeri,onun bir kahkahası benim bütün neşemi yerine getitirir.Ya da geçerim bilgisayarın başına onunla konuşurum.Onunla derken Saba hanım değil yanlış anlaşılmasın. :D Değer verdiğim birisi dediğim kişi.İsmini yazmıyorum çünkü izin almadım.O da yazılarımı takip eden birisi sağolsun.(Kuzum kendini biliyorsun,İyiki varsın pinokio)

Böyle hala çözemediğim karmaşık bir ruh halim var.Bu konu üzerinde derin araştırmalarım devam ediyor... fikir