Ömrümün son demine kadar...

on 2 Mart 2009 Pazartesi


Serin bir haziran akşamında hayatımın anlamıyla birlikte güneşin nazlı nazlı batışını izliyorduk.Hani küçük çocuklar anneleriyle birlikte biryerlere giderler de eve dönme vakti geldiği zaman "Anne biraz daha!Anne biraz daha kalalım!"derler ya,işte öyle dermişcesine batıyordu güneş.Gitmek istemiyordu işte...
Bu hüzünlü batışı seyrederken geçmişin içinde buldum kendimi.Bundan otuz sene önce tanıştığımız gün geldi aklıma.Ben o zamanlar yerinde duramayan bir delikanlı, "O" ise bütün masum güzelilği ile çevresine tılsım saçan bir peri...

İşim gereği Ankaraya gitmiştim.Bir lojistik şirketinde çalışan, o şehir senin bu şehir benim dolaşan bir gençtim.Yapmam gereken işlerimi erken halletmiş akşama şehirden ayrılmak üzre otobüs biletimi almıştım.Saat daha erkendi.Otobüsün kalkış saatine daha çok vardı.Bu nedenle biraz gezip dolaştıktan sonra Kızılayda kendini pek belli etmek istemeyen nezih bir kafeye girdim.Vaktimi dolduruyor,çarşıda dolaşırken aldığım kitabı okuyordum.Birden kapı açıldı ve içeriye biri girdi.Bütün ağır başlılığıyla karşımdaki masaya oturdu.Ben donup kalmıştım,elimdeki kitabı unutmuş ona bakakalmıştım.O ana kadar, o zamana kadar hiç böyle birşey olmamıştı.İçimde birşeyler kıpırdıyor,içim karıncalanıyordu.Beğendiğim birisiyle bügüne kadar gidip konuşmuşluğu olmayan ben,böyle birşeye cesaret edemeyen ben...İçimde birşeyler değişiyordu, ilk görüşte aşk mıydı bu?Aşk dedikleri şey bu muydu?Birden bütün cesaretimi toplayıp o zamana kadar hiç yapmadığım şeyi yapmaya karar verdim.Ne kaybederdim ki üç saat sonra otobüsüm kalkacaktı nasıl olsa."Ne diyecektim,yanına gidip ne söyleyecektim.Beni red eder mi?Red ederse ne yaparım?Unutur muyum, unutabilir miyim?"
Kafamda bütün bu düşünceler yanına gittim.
-"Merhaba.Ben Mehmet."
Kafasını hafifçe yukarı kaldırdı,yüzüme baktı ve gülümseyerek.Cevap verdi:
-"Merhaba."
Bir başka merhabaydı bu ne istiyorsunuz dermişçesine.Bütün heyecanımla devam ettim:
"Sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim.Böyle birşey yaptığıma ben de inanamıyorum."
Karşılık verdi:
-"Neye inanamıyor muşsunuz?"
Birden afalladım.Ne diyeceğimi bilemedim.Bu bilinçsizliğimin içinde lafı fazla uzatmadan:
-"O kadar hoş o kadar güzelsiniz ki bu güzelliğiniz karşısında büyülenmemek elde değil.İlk defa hiç tanımadığım birisinin yanına gelip içimden geçenleri söylüyorum, işte buna inanamıyorum."
Cevap verdi:
-"Kendiniz söylediniz, beni tanımıyorsunuz bile..."
Cümlesini tamamlamadan araya girdim,bu "bile" nin arkasından red cevabı geleceğini biliyordum çünkü.
-"Haklısınız sizi tanımıyorum bile az önce kendim söyledim.Fakat,fakat..."
Sözler boğazıma düğümlenmişti.Haklıydı ikimiz de birbirimizi tanımıyorduk.Bir bayan için böyle birşeyi kabul etmek büyük bir cesaret gerektirirdi.
Yüzüme baktı:
-"Fakat?"
-"Beni anlayın lütfen.Bütün cesaretimi toplayıp yanınıza geldim ve size duygularımı açtım.Bügüne kadar hiç yapmadığım bir şeydi bu.Doğru birbirimizi tanımıyoruz,bunu kabul etmek bir bayan için de büyük bir cesaret gerektirir.Bir şans verseniz..."
Kabul etmeyeceğini anlmıştım.Otobüs saatim de yaklaşmaktaydı.Ayrılmak zorundaydım ve son bir umutla:
-"Bu kartvizitim.Düşüneceğinizi kabul ediyorum.Gitmek zorundayım,sizi rahatsız ettiğim için tekrar özür dilerim.Son bir şey isteyebilir miyim sizden?"
-"Buyrun."
-"Lütfen bunu bana çok görmeyin, isminizi öğrenebilir miyim?"
Bütün o zarafetiyle gülümseyerek:
-"Ayla"dedi.
-"Teşekkür ederim,teşekkür ederim."diyerek ayrıldım yanından.Gitme vakti gelmişti.İşim gereği yine bir başka şehire gitmek üzre ayrılıyordum Ankaradan.Ayrılıyordum ama ayrılmak gelmiyordu içimden.O gün şehri bir başka sevmiştim işte, hep sevecektim.

Aradan dört beş gün geçmişti, Bandırmadaydım.Aklımdan bir türlü çıkaramıyordum Ayla,Ayla,Ayla...Küçük bir umut vardı içimde:"belki düşünür de kabul ederse ömrümün son demine kadar beraber olcağım."İçimde hep bu düşünce...
Umutlarımın tükendiği bir günde bir ömür boyu saklayacağım o mesaj geldi:
"Merhaba.Ben Ayla beni hatırladınız mı..."

Böyle başlamıştı bizim hikayemiz...

*küçük bir not:Bu hikayeyi bir arkadaşımın hayatından esinlenerek yazmaya çalıştım.Hikayede geçen kişi,olay ve yer isimleri tamamen hayal ürünüdür.Can dostuma... ;)

2 yorum:

Kunegond dedi ki...

Çok canlı anlatmışsınız. Görür gibi oldum. Daha nicelerine. Başarılar.

karahilal dedi ki...

Teşekkürler gözünüzde canlandıysa ne mutlu bana :D